top of page

Mora İsyanı ve Türk Kırımı

  • Ayaklanmalar Serisi
  • 23 Nis 2024
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 24 May 2024


Mora'da yaşanan ayaklanma(1821) ve Rum'ların Türklere yaptığı soykırım tarih sayfalarında kara bir lekedir. "Mora'da tek bir Türk bırakılmamalıdır" sloganıyla isyana girişen Rumların ruh halini İngiliz yazar Clair "Rumlar arasındaki bu vahşice öç alma iştiyakı, çok geçmeden katletme zevkine dönüşmüştür." şeklinde betimlemiştir.


Mora Yarımadası Harita

Osmanlı Devletindeki Psikoposlar, etkili oldukları her yerde asi Rumları, "dinsiz müslümanları yok etme"  yönünde kışkırtmışlardır. Mora İsyanını destekleyen Psikopos Germanos'un "Hristiyanlara huzur! Konsoloslara saygı! Türklere ölüm!" şeklindeki sözleri ayaklanmanın milliyetçi sloganı olmuştur.


İngiliz tarihçi Trinity College Dublin'de Lecky Tarih Kürsüsü'nün ilk sahibi olan W. Alison Phillips isyana dair şu ifadelerde bulunmuştur:

"Sanki bir yerden işaret almış gibi tüm köylüler  aniden her tarafta ayaklandılar ve ellerine geçirdikleri tüm Türkleri çocuk, kadın, erkek ayırt etmeden katlettiler... Ağızdan ağıza dolaşan 'Mora'da hiç Türk kalmasın, hatta tüm dünyadan silinsinler' şarkısı, bir yok etme savaşının başlangıcını haber verdi. Mora'daki müslüman sayısının 25 bin olduğu sanılıyordu. İsyan başlangıcından sonraki üç haafta içinde, şehirlere kaçan birkaç kişi haricinde hiç Müslüman kalmamıştı…"


Şehir ve kasabada bulunan Türk halk ile askerler kalelere sığınarak kapanmaya mecbur kalarak dışarıdan gelecek yardımı beklemeye başlamıştır ancak Deniz yolu isyancılar tarafından tutulduğu için buraya takviye imkânı kalmamıştır. Açlık ve susuzluğa dayanamayan Türkler Yunanlılar'ın güvence vermesiyle kaleden çıkmışlardır. Ancak tüm bu güvenceye rağmen hepsi katledilmiştir. 

Adanın başkaca köy ve kasabalardaki Türkler teslim olurken Anadolu kıyılarına gitmek istese de bu şartları yerlerine getirilmemiş ve kadın-çocuk dahil tamamı öldürülmüştür.

Soykırım

Adanın merkezinde bulunan Tripoliçe şehrinde, Kalede sığınmış halde bulunan Türkler, Arnavutlar vasıtasıyla Rumlarla anlaşmaya çalışmış, para karşılığında Türklerin Anadolu'ya nakli kabul edilmiştir. Aynı zamanda şehirdeki Arnavut lideri de Rum isyancılarla gizli bir anlaşma yapmıştır. Bu anlaşmaya göre Arnavutlar 7 Ekim 1821 Cuma gecesi kale kapılarını açmıştır. Arnavutlar dışarı çıkarken, Rum isyancılar da anî bir baskınla şehre girmeyi başarmış ve Türklerin üzerine hücum etmişlerdir.


Tarihte "Tripoliçe Katliamı" olarak da hatırlanan bu olay, İngiliz tarihçi Walter Alison Phillips'in kaleminden şu şekilde aktarılmıştır : "10 bin üzerinde Türk öldürüldü. Paralarını sakladığı şüphe edilen tutsaklar işkence edildi. Kolları ve bacakları kesildi ve ateşin üzerinde yavaş yavaş kızartıldılar. Hamile olan kadınların karınları kesildi, kafaları kesildi ve köpek kafaları bacaklarının arasına sokuldu. Cumadan pazara kadar hava cığlık sesleriyle doluydu.... Bir Yunan 90 kişiyi öldürdüm diye övünüyordu. Yahudi topluluğu sistemli bir şekilde işkenceden geçirildi.... Haftalarca aç bırakılan Türk çocukları çaresiz yıkıntıların arasında koşarken Yunanlar tarafından yere atıldılar sonra vuruldular.... Su kuyuları cesetlerle dolduruldu..."


"Yunanistan'daki Türkler arkalarında az iz bıraktılar. 1821 ilkbaharında dünyanın geri kalanı tarafından arkalarından gözyaşı dökülmeden ve farkedilmeden aniden yok oldular. Bir zamanlar Yunanistan'ın bütün ülkenin etrafına dağılmış büyük bir Türk nüfusuna sahip olduğuna bile inanmak zordu. Bu ailelerin arasında varlıklı çiftçiler, tüccarlar, memurlar yaşıyordu ve yüzlerce yıl boyunca burada yaşamış ve buraları kendi yurtları olarak kabul etmişlerdi... Kasıtlı ve acımasızca öldürüldüler ve hiçbir zaman pişmanlık gösterilmedi.”

Mora Türk-Yunan İsyan

Palamut Kalesi, Anabul Kalesi gibi adadaki pek çok kalede de durum benzer cereyan etmiştir. Türkler canlarına kastedilmeyeceği sözünü alarak teslim olmuş ve çoğunlukla esir alınmış , işkenceye maruz kalmış ve öldürülmüştür. Rum direnişine İngiltere başta olmak üzere çoğu Avrupa ülkesinden destek gelmiş, gönüllü olarak Rumların isyanına destek vermeye gelenler ve maddi yardım yapanların sayısı da azımsanamayacak niceliktedir.


6 Temmuz 1827'de İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan Londra Protokolü'yle Mora'da ve Yunan topaklarının yarısında bağımsız bir eyalet oluşturulması ve Osmanlı Sultanına yalnızca vergi bağıyla bağlı olması kararlaştırılmıştır. Osmanlı Devleti, Avrupa'nın kendi iç işlerine karıştığı için bu durumu reddetmesi üzerine Avrupa müttefik donanması ve Osmanlı-Mısır donanması karşı karşıya gelmiş, Navarin körfezinde Osmanlı dodanması yakılmış ve imha edilmiştir. Bu gelişmeler üzerine Osmanlı Mora adasından tamamen çekilmek zorunda kalmış ve ada Yunanlıların eline geçmiştir.

İlerleyen süreçte 1830 yılında bağımsızlığını kazanan Yunanistan'ın 1832 Londra Antlaşması ile sınırları belirlenmiştir.


Mora İsyanı Sonucu Zorunlu Göç

Osmanlı belgelerinde geçen Mora Muhacirleri tabiri 1830 ve 1832 tarihleri itibariyle Yunanistan’ın sınırlarına bırakılan yerlerin tamamından ayrılmak durumunda kalan Müslüman ve Türk muhacirleri işaret etmektedir. Bu kapsamda Mora adasının yanı sıra, Eğrioz Adası, Atina ve çevresi ile Rumeli tarafında Livadya, İstefe ve İzdin gibi mahallelerin muhacirleri de Mora muhaciri statüsündedir.

Yorumlar


  • Twitte
Fikir Mahzeni Logosu

© 2022

Tüm hakları mahfuzdur ve mahfuz acı verir.

bottom of page