Kötü Adam(!) Niccolò Machiavelli ve Prens'i
- Ünlü Filozoflar ve Kuramları
- 25 Kas
- 5 dakikada okunur

Günlük hayatta, iş yerinde ya da siyasette işini "kıvırarak" halleden, arkadan iş çeviren veya sadece kendi çıkarını düşünen insanlar için kullanılan bir sıfat vardır: "Makyavelist."
Sanki Niccolò Machiavelli, tarihin gördüğü en karanlık, en sinsi adamıymış gibi, kötülüğün kitabını yazmış gibi anılır. Peki, size bu adamın aslında sadece gördüğü gerçekleri; süslemeden, saklamadan, cesurca ve belki de biraz fazla dürüstçe yüzümüze çarpan bir "gerçekçilik tutkunu" olduğunu söylesem?
Bugün Makyavelli'yi ve ölümsüz eseri Prens’i (Il Principe) irdeliyoruz... Kahvenizi alın, çünkü 1500’lerin Floransa’sına, iktidarın soğuk koridorlarına iniyoruz.
Yaşadığı Çağ :

Öncelikle bir yazarı anlamak için, onun yaşadığı Dünya'yı anlamanın çok önemli olduğuna inanırım. Zira; insan çevresinden bağımsız var olamaz. Çevresinden bağımsız düşünemez. Machiavelli gibi pek çokları aslında çevresinde gördüğü problemleri anlamlandırmaya çalışır veya onlara çözüm arar. Machiavelli bu işi en iyi yapanlardandır. Sağlam bir gözlemci ve iyi bir realisttir.
Onun yaşadığı dönemde, güçlü devletler vardı. Ancak İtalya bunlardan biri değildi. Çünkü siyasi birlik yoktu. Biraz da bu sebeple 1494–1559 arası İtalyan savaşları diye anılan savaşlara sebep oldu. İtalya topraklarında pek çok şehir devleti vardı. Bunlar :
Floransa, Venedik, Milano, Napoli Krallığı ve Papalık idi. Hepsi ayrı telden çalıyordu. Oysa Avrupa'da Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu, Fransa Krallığı, İspanya oldukça güçlüydü. Doğu'da Osmanlı İstanbul'u fethetmiş gümbür gümbür gelmekteydi. Bu devletlerin herhangi bir şehir devleti ile kıyaslanamayacak kadar güçlü olduğu açıktı. İtalya'daki bağımsız devletçikler ise her biri kendi ordusuna, parasına, diplomasisine sahipti. Birbirleriyle sürekli savaş halindeydiler. Üstelik paralı ordu kullanıyolar ve Akdeniz ticaretine hakim bir üs olmaları sebebiyle güçlü devletlerin ilgisini çekiyorlardı. Ayrıca 1492'de Amerika kıtası keşfedildi, 1498'de ise Ümit Burnu dolaşılıp Hindistan’a deniz yolu açıldı. İtalya'nın maddi gücü de azalmaktaydı. Ancak hala yağmalanmak için güzel bir hedefti. İşte Machiavelli bu kaosu bizzat tecrübe etmiş ve tüm bu çevresel etmenler yazarlığını ve teorilerini şekillendirmiştir. Bu nedenle Prens'te sürekli ordu, sadakat, düzen, güç vurguları vardı.
Machiavelli'nin Neden Bu Kadar Kötü Bir Şöhreti Var?

Öncelikle şu önyargıyı bir kenara bırakalım. Machiavelli, insanlara "kötü olun" demez. O, sadece "İyi olmak her zaman işe yaramaz, hatta bazen sonunuzu getirir" der. İşte bizi rahatsız eden, tüylerimizi diken diken eden şey, bu tespitin doğruluğudur. Onun yaşadığı çağda bu tespiti yapabilmesi ise ayrı bir cesaret örneğidir. Machiavelli ise işinden atılmış, sürgüne gönderilmiş eski bir bürokrattı. Floransa’daki çiftliğinde, gündüzleri odun kesip akşamları "krallara layık" kıyafetlerini giyerek çalışma masasına oturuyor ve tarihin en tartışmalı eserini kaleme alıyor. Amacı ise basit: Medici ailesine, "Bakın, devleti yönetmek, dua etmekle veya iyi niyetle olmaz; bu işin bir matematiği var" diyerek işine geri dönebilmek. Onun İtalya'nın bu kötü durumundan kurtulması için siyasi birliğin sağlanması ve bunun Medici ailesi tarafından sağlanması yönünde sağlam temellendirdiği fikirleri vardı.

Prens'in Dünyasında İdealizme Yer Yok
Platon'dan beri filozoflar hep "olması gerekeni" yazdılar. İdeal devlet nasıl olur, adalet nedir, erdemli yönetici kimdir, ahlaklı vatandaş nasıl olur? Machiavelli ise masayı devirip şöyle dedi:
"İnsanların nasıl yaşadığı ile nasıl yaşaması gerektiği arasında o kadar büyük bir fark var ki; olması gereken uğruna olanı terk eden, korunmaktan çok yıkılmayı öğrenir."
Yani diyor ki; sen hayal dünyasında yaşayıp herkesi iyi zannedersen, o koltukta üç gün bile oturamazsın. Çünkü insanlar nankördür, değişkendir, içten pazarlıklıdır ve tehlikeyi görünce kaçarlar.
Korkulmak mı, Sevilmek mi?
Kitabın en can alıcı, üzerine en çok konuşulan kısmı burasıdır. Bir lider sevilmeli midir, yoksa ondan korkulmalı mıdır?
Machiavelli, "İkisi birden olsa şahane olurdu" der. Ama insan doğasını bildiği için şu acı reçeteyi yazar: Sevilmektense korkulmak daha güvenlidir.
Neden mi?
Sevgi: İnsanların kendi rızasına bağlıdır. Çıkarları bittiğinde sevgiyi bir anda çöpe atabilirler.
Korku: İnsanın elindedir. Cezalandırılma korkusu insanı diri tutar.
Ancak burada çok ince, jilet gibi keskin bir çizgi çizer: Korkulmak iyidir ama nefret edilmek felakettir. Eğer halkın malına, namusuna, ekmeğine göz dikersen senden nefret ederler. Nefret edilen prensin sonu ise her zaman kanlı biter. Yani, "otoriter ol ama zalim olma" dengesi.
Aslan ve Tilki Metaforu
Machiavelli siyasette saflığa tahammül edemez. Ona göre bir lider iki hayvanı da taşımalıdır: Aslan ve Tilki.
Aslan: Kurtları korkutacak kadar güçlü ve heybetli.
Tilki: Tuzakları fark edecek kadar kurnaz ve zeki.
Sadece aslan olursanız, tuzağa düşersiniz. Sadece tilki olursanız, kendinizi kurtlara karşı savunamazsınız. Bugün modern iş dünyasına bakın; sadece bilek gücüyle veya sadece zekayla tepeye tırmanmak mümkün mü? Yoksa o "politik" dengeyi, ne zaman kükreyeceğini ne zaman susacağını bilmek mi gerekiyor? Machiavelli boşuna ölümsüz değil. Bu analizleri belki de ilk yapan kişi.
"Amaca Giden Her Yol Mübah'' mıdır?
Gelelim o meşhur söze. Aslında Machiavelli kitapta kelimesi kelimesine "Amaca giden her yol mübahtır" demez. Ama anlattığı şudur: Sonuç, araçları haklı çıkarır.
Eğer devletin bekası, halkın güvenliği söz konusuysa; prensin verdiği sözü tutmaması, bazen acımasız olması gerekebilir. Çünkü ahlak kuralları bireyler içindir; devletler için değil. Bir birey olarak yalan söylemek ayıptır, ama bir devlet başkanı ülkesini kurtarmak için yalan söylüyorsa bu "strateji" olur.
İşte Machiavelli'yi modern siyaset biliminin kurucusu yapan şey budur: Ahlak ile Siyaseti birbirinden ayırması. Bu ayrım, onu şeytan yapmaz, sadece rasyonel yapar.
Modern Siyaset Biliminin Kurucusu
Prens’ten önce siyaset kitapları genelde şunları içerirdi:
“Hükümdar adil olmalı”,
“Tanrı’nın yasasına göre yönetmeli”,
“Dürüst, merhametli, dindar olmalı.”
-e tabii, Kilise korkusu da vardı biraz. Ancak arayış hep ideal olandı. Machiavelli idealin değil pragmatik olanın peşindeydi. O bir realistti.-
Machiavelli ilk kez dedi ki:
“İktidar böyle çalışmıyor. Güç istiyorsan gerçekleri bil.”
Bu bir devrimdi.
Çünkü siyaseti ahlaki nasihatlerden ayırıp bilimsel bir gözlem alanı haline getirdi.
Machiavelli öncesi çalışmalarda insanın doğası hep tartışılmaktaydı. Machiavelli de bu şekilde insan doğasını analiz etmişti. Ona göre insan; çıkarcı, nankör, korkudan etkilenen bir varlıktı. ''Prens'', insanların böyle olduğunu kabullenmeli ve davranışlarını bu doğrultuda şekillendirmeliydi.
Modern Devlet Nasıl Olmalı?
Machiavelli’nin öğrettiği şeyler bugün devletlerin vazgeçilmezleridir. Ona göre:
Güç tek elde toplanmalı
Ordu ulusal olmalı
Devletin bekası bireyin erdeminden önce gelir
Halkın desteği olmadan yönetim sürmez
“Güç” devletin merkez kavramıdır
Bu anlayış, 16. yüzyıl İtalya’sından çıkarak modern devlet teorisine dönüşmüştür.
Weber, Hobbes, Rousseau gibi dev düşünürler Machiavelli’yle tartışarak kendi teorilerini kurdu.
Prens Nasıl Olmalı?
Görünüşte erdemli ama gerektiğinde sert ; (Unutulmamalı görünüşte erdemli. Gerçekte nasıl olduğu önemli değil. Gerekirse prens rol yapacak.)
Hem aslan, hem tilki ;
Hem sevilen hem korkulan ; (ama asla nefret edilmeyen).
Bu doğrultuda şu tavsiyeleri verir Machiavelli:
“Gerekirse kötü görünmeyi göze al.”
“Amaca giden yol bazen kaba olabilir.”
“Halk nefret etmedikçe yönetici güvendedir.”
“Düşmanını tek darbede ez; ardında intikam fırsatı bırakma.”
“İyi olmak şart değildir; ama iyi görünmek şarttır.”
SONUÇ
Bu yazı ile, Orta Çağ'ın Tanrı merkezli, ahlak bazlı, idealist siyaset ''bilimi'' kalıplarını yıkarak, insan ve güç merkezli, realist bakış açısıyla modern siyaset biliminin kurucularından Machiavelli'yi anlamaya çalıştık. “İtalya parçalanmış, yabancı güçlerin oyuncağı…Birleştirecek güçlü bir lider gerek.” diyerek reçeteyi çok doğru belirlemişti o. Ancak 350 yıl sonra uygulanabildi. Şehir devletlerinin büyük imparatorluklarla baş edemeyeceğini, hele ki güzel topraklarda ise bu devletler hiç şansı olmadığını biliyor ve ülkesini uyarıyordu. Döneminde sertçe eleştirilen bir yazar oldu o, ''Prens''i ile. Kötü bir insan olarak anıldı. Oysa sadece gerçekleri söylüyordu...
Günümüz dünyasında başarıya giden yolda Machiavelli haklı mı, yoksa erdemli kalarak da zirveye çıkmak mümkün mü? Gerçi Prens'in üzerinden geçen 500 yıla rağmen hale bu kadar kült bir eser olması sorunun cevabını da veriyor bizlere. Okuduğunuz için teşekkürler !



Yorumlar